Günlerden bir gün, Temel'i makinist yapmak istediler. Temel itiraz etmedi. Gözleri ışıl ışıl oldu. Raylar üzerinde kaymanın zevkine ereceğinden makinist olmayı kabul etti.
''Ama ben bilmeyrum ki makinistliği da!'' deyince onu makinist yapmak isteyenler güldüler:
''Hele sen -bismillah- deyip başla Temel. Gerisini biz getirtiriz!''
Trenin vagonları yolcuyla dolup kalkma saati yaklaştığında, Temel'i kontrol odasına getirdiler. O'na;
''Bakasın ha Temel!'' dediler. ''Bu, treni hareket ettirme kolu... Bu, fren kolu... Bunlar da, kapıları açma-kapama düğmeleri. Kontrol panelindeki düğmelerin ne olduğunu da, zamanı geldikçe öğretiriz.''
Temel, gösterilenlere tek tek dokundu. Ellerini boşlukta oynatıp kullanıyor denemesi yaptı. ''Uyyy!'' etti bakışları ileriye dönük. ''Talihumde tren yürütmek de varmuş da!''
Onu trene makinist yapanlar devam ettiler:
''Bakasın ha Temel. Yönün Batı olması gerekir. Treni Batı'ya, hep Batı'ya doğru süreceksin.''
Temel, elini çenesine koyup yönü kararlaştırmaya çalışırken Temel'i makinist yapanlar tarif etmeye başladılar:
''Güneşin tepeden aşağıya kayıp kaybolmaya başladığı yer Batı'dır. Yönünü kolay bulasın diye güneş batışa yakınken yola çıkacaksın, hep o yönde çufuduf çufuduf gideceksin.''
''Doğu yoninu de bati yoninu da oğrendum çok şükür'' deyip bir hoş oldu.
Trenin vagonları yolcularla dolmuştu. Güneş ise ufuk çizgisine yaklaşmış batmaya hazırlanmıştı. Temel görsün diye treni ağır ağır harekete geçirdiler. Gerekli makaslardan atlattılar. Trenin başını güneşin batmaya hazırlandığı yöne çevirdiler.
''Temel! Otur bakalım koltuğa. Bundan sonra inisiyatif sende!''
Temel, heyecanlıydı. Oturduğu koltukta hareket kolunu kavradı. Bir bırakırsa bir daha tutamayacak hissine kapılmıştı. Biraz zaman geçince hareket kolunu hafifçe ittirdi, yavaş giden treni normal hızına yaklaştırdı.
''Bellemişimdur uşaklar, bellemişumdur da!'' dedi Temel. Ve tren, yolcuların yaşayacağı macera tüneline çufuduf çufuduf gitmeye başladı.
Eski makinistin yerine Temel'in getirildiği trenin tekerleri raylara uyumlu hareket ediyor, bir sağa kıvrılıp, bir sola kıvrılıp düzlüklerden ve tepe aralarından gidiyordu. Bazen uçurumun kenarından geçiyordu tren. O zaman Temel, ''Yanmayayum Allahum!'' diye yalvarıyordu.
Gece hayli ilerlemişti. Temel'i trene makinist yapanlar ''Bizi mahcup etmezsin değil mi Temel'' dediler. Kendileri için hazırlanmış sükseli kompartımana geçip kayif çatmaya başladılar.
Sakin, aheste, dıngıdı dıngıdı dıngıdı... gidiyordu tren. Temel gözlerini ileriye dikmişti; göğsünü ileri çıkarıp, 'var mı benden iyi sürücü' havasına girmişti.
Fecr geçip gün oluşmaya başladığında Temel ufukta aranmaya başladı. ''Guneşun ışığu bellidur da, guneş nerdedur da'' dedi. Güneşin trenin ters yönünde olduğunu farkedince de hareket kolunu geri çekip frene bastı. Treni rayların üzerinde cıyaklattırarak kaydırmaya başladı.
Trendeki bütün yolcular yerlerinden fırlamıştı. Temel'i kaptan yapanlar hışımla kontrol odasına girdiler. Temel'e;
''Ne ettin Temel?'' diye sordular.
Temel;
''Ha bu gecenun bana yaptığuna bakun da!'' dedi. ''Tren yön değiştirmiş ters tarafa gidiyor!''
İbrahim Faik Bayav
(6 Kasım 2009)
Bu paylaşımın her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Paylaşımın izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YORUMLAR
Henüz hiç yorum yapılmadı.