Gece gündüz hep seni düşünüyorum Sensiz bir hayatı inan istemiyorum Anladım ki ben seni gerçekten çok seviyorum Sana onun için gitme kal diyorum
Gidersem unutursun diyorsun Gerçek seven unuturmu bilmiyormusun İnanıyorum ki sende beni seviyorsun Sana onun için gitme kal diyorum
Belki bir gün beni anlarsın Taş kalbin dize gelir ağlarsın İşte o zaman geçen günlere yanarsın Sana onun için gitme kal diyorum
Yılmaz Karamersin
Bu paylaşımın her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Paylaşımın izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
En çok feodal düzendeki din toplumlarının zaafıdır içi boşaltılmış sadece kadın bedenine yüklenmiş namus kavramı. Emevi, abbasi islamının ve feodal düzen terörünün namus kavramına biçtiği eprimiş bir libastır bu. Namus insanın düşüncelerinde ve ideallerinde olmalıdır. İdeallerine sıkı sıkıya bağlı olmalıdır insan. Yaşama bir ’karşı duruşu’, ’omurgası’ olmalı. Kaypak, kaygan ve dağınık akıllı olmamalıdır.
Günümüzde düşünceden çok ete değer veriliyor. Genç kızlarımız akşam hava kararınca aman evde olsunlar, namusumuza bir laf gelmesin, hayırlısıyla baş göz edelim zihniyetiyle yetiştiriliyor hala. Bu kız evlenince bir erkeği mutlu edebilir mi? Yetenekleri ve hobileri nelerdir? Zekası ve düşünce yapısı gelişmiş midir? Algı ve ifadesi nasıl? vs.. bunlar hiç düşünülmüyor genelde. Bu tür ailelere görücü gelindiğindeyse ilk söylenen söz ’bizim kızımızın eline erkek eli değmemiştir’ oluyor. Bunun bilinçli söylenen bir söz olduğunu düşünmüyorum. Eğer öyleyse ne ayıp! bu bir çeşit pazarlama yöntemi gibi gelir bana..
Bir toplumun kadını eğitimliyse o toplumun sırtı yere gelmez. Annelerdir ilk öğretmenlerimiz. Kadın bedeni üzerine inşa edilmiş namus zihniyetinden kurtulmalıyız artık. Değişim yaşamın özüdür. Kara çarşaf ve burkalara sokulan kadınlar, kızlar telefonda erkeklerle konuşuyor diye diri diri betona gömülüyor. İmam nikahı mağdurları, kezzap atmalar, bilmem kaç yerinden bıçaklamalar hep yukarıda sözünü ettiğimiz zihniyetin sonuçlarıdır. Basma kalıp algılar ugruna modern cumhuriyetimizin kadınlarımıza verdiği hakları elimizin tersiyle itmeyelim Namus kavramını belirleyen unsurlardan bir tanesi de toplumların geliştirdikleri kültürleridir. O kültürün cinselliğe (sekse) bakış acısı ruhsal genetiğe ayıp, günah olarak işlenmişse bu kötü bir netice yaratır. Seks; profesyonel olunmadığı sürece sevgiyi süsleme sanatıdır. Boşalmak; adı üstünde vücutta biriken kötü enerjinin açığa çıkmasıdır. En büyük cinsel organ beyindir, bacak arasındaki zar (et) değil. Diğer organlarımız sadece birer araçtır. İdeal cinselliği yaşamanın önemli faktörlerinden bir tanesi de seçmiş olduğun kişi tarafından seçilmiş olmaktır. Kimin beyni /nefsi her önüne gelenle cinsellik yaşamayı kabul edebilir ki?